Erdinç BABAT | Selected Bio Texts
2019 - 2018 - 2017 - 2016 - 2015/14
KURGULANMIŞ HAYALLER, EŞİKTEKİ BİLİNÇ
“Sanatın amacı ruhlarımızdan günlük hayatın tozunu alıp götürüvermektir” Pablo Picasso Fiziki şartlarla kuşatılmış bir dünyaya doğan ve gündelik hayatın gereksinimlerini gidermek için zaman ve mekanın doğrusal sınırlarıyla çevrili ‘yatay hayatının’ içine hapsolmuş insanın; bunun sonucunda gerçekleştirdiği somut, kolay, rahat ama yüzeysel eylemleri, kimilerinin hayat boyu bu şekilde yaşamasına neden olurken, kimilerinin de ‘bir süre sonra’, iç dünyalarına dönme zorunluluğunu doğurur. Bireyin kendi iç dünyasına dönerek, adeta bir ayna tutarak, çok daha soyut, derin, renkli ve tatmin edici olan, asli gerçekliği sezmesinin kapılarını aralayan ‘dikey hayat’ ise ancak resim, müzik, edebiyat, felsefe gibi disiplinlerle etkileşime geçildiğinde deneyimlenebilir. Her resmin, her bestenin, her romanın bir yatay ve bir de dikey anlamı ve gerçekliği bulunur. Önemli olan bu alt metni/gerçekliği/dikeyliği idrak edebilmektedir. Bunu yapabilmek için de, C.G.Jung’un her bireyin içinde bulunduğunu varsaydığı enerjiyi, yaşantımızın herhangi bir safhasında, iş üreten dinamik formlara çevirme kararlılığını göstermemiz gerekir. Schiller, Schelling, Goethe, Hölderlin gibi şair/felsefecilerden devraldığı bu düşünceyi en üst noktaya taşıyan C.G.Jung; ‘bireyleşme’ (individuation) adını verdiği, kişinin hiçbir zaman için son bulmayacak, ucu bucağı olmayan kendisini gerçekleştirme serüvenini, toplumsal olanla bireysel olanın bir noktada hemhal olması olarak görür. İşte tam da bu noktada Erdinç Babat’ın son sergisindeki ‘işler’in anlamı ve önemi ortaya çıkar. Günümüzde yatay yaşantının cenderesine sıkışıp kalmış olan insanın, öncelikle nefes alma, sonrasında kendisini öznel olarak ifade edebilme çabalarının en somut şekilde dışavurumudur “Kurgulanmış Hayaller, Eşikteki Bilinç” Tam da A.G.Innarritu’nun 2014’de Oscarları toplayan ‘Birdman’ filminde harika bir şekilde betimlediği ‘gerçeklik adına yaratılmış sanal bir gerçeklikte’ yaşamaya mahkum edilmiş insanın bunaltısı ve trajedisinin dışavurumudur Babat’ın birbiriyle bağlantılı işleri. Yaşamda bazen uzun soluklu bir çıkış yolu, bazen kısa süreli de olsa bir teselli ararız. Sergideki portrelerdeki belirgin parçalanmalar, kişinin iç dünyasındaki bu ikilemleri, teknolojik gelişmeler ışığında artık çok hızlı bir şekilde şekillenen dış dünya-yani toplumsal ile-olan ilişkilerindeki düş kırıklıkları, tatminsizlikleri, acılarına ‘ayna’da bakarak, tüm bunları sorgulaması ve kendisine bir çıkış yolu araması çabalarının bütünüdür. Kişinin benliği bireysel olduğu kadar bir o kadar da arketipseldir. Her insan kendine has, özgün, biricik bir varlık iken, aynı zamanda kendi varlığının içinde tüm insanları, insanlığı simgeleyen evrensel bir sistemin de toplamıdır. İşte tam da bu nedenden ötürüdür ki Erdinç Babat’ın çağımızın ‘kurgulanmış hayallerine’ önemli göndermeler yaptığı işlerden kurulu sergisi, ‘eşikteki bilinç’e ciddi evrilme olanakları da sağlamaktadır. ALAZ TOKER |