Barış Cihanoğlu | Selected Bio Texts
2020 - 2019 - 2018 /17
2016 /15 - 2014 - 2013
Epik Kurguların Trajik Kahramanları
Bir eseri anlamaya, çözümlemeye ya da yorumlamaya kalkışanın hangi argümanın peşinden gideceğini büyük ölçüde yine eserin kendisi belirlemez mi ? Zaman, algı, coğrafya, tarihsel süreklilik, üretenin ya da yorumlayanın öznel mitolojisi, disiplinler arasılık ya da disiplinler üstülük, Panofsky’nin ya da Wölfflin’in izini sürmek, Kantçı ya da Hegelci estetik, hermeneutik ya da başka herhangi bir yol – yöntem. Nihayetinde eserden çıkıp esere varmanız, -bu ifadeden de hissedilebileceği gibi- kaçınılmaz ilahi bir sonuçtur. Üstelik söz konusu eser tüm. ezberlerinizi. tüm ezberlerinizi bozacak kudrette ve kararlılıktaysa!..
Bir sahne tasarlayın zihninizde. Zıtlıkların bütünlüğünden meydana gelen, figür ustası Balaban’ın tabiriyle “matematik ölçülerle değil diyalektik yöntemlerle” kurulmuş bir sahne olsun. Hayal gücünün sınırsızlığıyla sınırlanmış, sonsuz kombinasyonla belirecek olan sahnenizi bir başkasının anlamaya ve ardından yorumlamaya kalkışmasındaki imkânsızlığı keşfedin şimdi de. Bu noktadan hareketle, Barış Cihanoğlu resmi üzerine yapılabilecek söz konusu okumayı beyhude bir çabaya dönüştürmemek için, onun geniş algısına, desen becerisini oluşturan sağlam bileğine ve doğru noktaları işaretleyen duyarlılığına, yani sadece resimlerine bakalım. Bir gösteri midir söz konusu olan? Her figür bir aktör ? En doğal yaşam alanı sahne oluvermiş bir anda; siz, her zaman ana kahramanla özdeşleştirdiğiniz kendiniz, yine başrolde! Bir bakmışsınız Rus romanlarından fırlamış, ahlak peçesi arkasında azgın ruhlarıyla kızıl saçlı, sahnenin tam ortasına pervasızca uzanıvermiş uzun bacaklı bir dilbersiniz. Size bakan adamın yüzünde, kirli sakalına rağmen seçilen derin bir “Ahhh” ifadesi! Size bakan kadının boyalı dudakları, permalı saçları ve “en güzel” olmaya kendini adamışın en aciz tavrıyla kocaman açılmış ayıplayan gözleri
Barış’ın resimlerini oluşturan tüm edimler, tıpkı bu resimdeki gibi bir öykü ve öykülemeye götürür ilk olarak izleyeni. Öyküyü çözmek için, öykülemeyi deşifre etmeli. Argümanlar yetersiz kalabilir; en tanıdık gelen görüntü yabancınız oluverir bir anda.
Barış Cihanoğlu’nun resimlerini izlemek, sadece geçmişe, bilinçaltına gitmek şeklinde değil, biçimsel olarak da yüzeyden derine yapılan yorucu bir yolculuğa dönüşür kimi zaman. Özellikle kalabalık sahneleri, birbirinin üstünden tek tek ayrılarak çözümlenebilecek çok katmanlı yapıdadır. Öndeki “esas figür”ün arkasında, en az kendisi kadar hatta bazen daha fazla “gerçek” bir imaj asılıdır.
Barış’ın resimleri, Türk resim sanatı tarihindeki gerçekçilik çizgisine pek denk düşmez. Çünkü toplumcu gerçekçi eserlerin tavrı 20. yüzyıl ile ilgiliyken biçimi 19. yüzyıl burjuva gerçekçiliği ile sınırlı kalmıştır ve bu saplantıdan kurtulabilen az sayıda sanatçı vardır. Barış’ın yaptığı gibi, 19. yüzyıl ustalarının figürde keşfettikleri yeni açılımların heyecanlarını da taşıyarak biçimde yeni arayışlara gitmek ise, dekadansa karşı sağlam bir tavırdır. Güçlü desen anlayışı üzerine oturttuğu kendine özgü renklerinin doğaldan oldukça uzak olmasına karşın onun resimlerini olabildiğince gerçekçi kılan, hissettirdikleridir. Tek başına bir karikatür karakterinden öteye gidemeyecek olan koca kafalı adam ile başı önünde, biri “doğal” olana en yakın renkleri, diğeri karanlık mavi yüzü ile iki insan aynı resimde yer alabilir örneğin. Renkler, hüznün acısını, aldırmazlığı, korkuyu ya da mutluluğu yansıtmak için öyledir. Abartılı hayatların küçük karakterli insanları mutlaka çok renklidir. En kötü olan en koyu renkte olabilir ya da en ikiyüzlüsü bir şarlatana benzeyebilir. Bunlarla birlikte ressamın kurguladığına yaklaşmak için mutlaka, biçimin renkle uyumunu gözeten bir bakışla her resmi kendi sınırları içinde değerlendirmek gerekir.
Resimlerin perspektife aldırmazlığı hayrete düşürür bizleri kimi zaman. Olayların kuruluşundaki kendinden emin keyfiyet, figürlerin sarmal hallerini açıklayabilir. Mekan da bu doğrultuda yeniden anlam kazanır. Dört duvarla sınırlanmasına gerek yoktur oranın sıcak bir evin bilmem kaç metrekarelik odası olduğunu bilmemiz için. Çoğunlukla neresi olduğunu sezmemiz için mekana dair atribüler yerleştirmiştir ressam. Farklı açılardan gösterilmiş ve farklı büyüklükteki figürler de alışılmış mekan algısını bozacak biçimde yerleştirilmiştir.
Elif Dastarlı
Bir eseri anlamaya, çözümlemeye ya da yorumlamaya kalkışanın hangi argümanın peşinden gideceğini büyük ölçüde yine eserin kendisi belirlemez mi ? Zaman, algı, coğrafya, tarihsel süreklilik, üretenin ya da yorumlayanın öznel mitolojisi, disiplinler arasılık ya da disiplinler üstülük, Panofsky’nin ya da Wölfflin’in izini sürmek, Kantçı ya da Hegelci estetik, hermeneutik ya da başka herhangi bir yol – yöntem. Nihayetinde eserden çıkıp esere varmanız, -bu ifadeden de hissedilebileceği gibi- kaçınılmaz ilahi bir sonuçtur. Üstelik söz konusu eser tüm. ezberlerinizi. tüm ezberlerinizi bozacak kudrette ve kararlılıktaysa!..
Bir sahne tasarlayın zihninizde. Zıtlıkların bütünlüğünden meydana gelen, figür ustası Balaban’ın tabiriyle “matematik ölçülerle değil diyalektik yöntemlerle” kurulmuş bir sahne olsun. Hayal gücünün sınırsızlığıyla sınırlanmış, sonsuz kombinasyonla belirecek olan sahnenizi bir başkasının anlamaya ve ardından yorumlamaya kalkışmasındaki imkânsızlığı keşfedin şimdi de. Bu noktadan hareketle, Barış Cihanoğlu resmi üzerine yapılabilecek söz konusu okumayı beyhude bir çabaya dönüştürmemek için, onun geniş algısına, desen becerisini oluşturan sağlam bileğine ve doğru noktaları işaretleyen duyarlılığına, yani sadece resimlerine bakalım. Bir gösteri midir söz konusu olan? Her figür bir aktör ? En doğal yaşam alanı sahne oluvermiş bir anda; siz, her zaman ana kahramanla özdeşleştirdiğiniz kendiniz, yine başrolde! Bir bakmışsınız Rus romanlarından fırlamış, ahlak peçesi arkasında azgın ruhlarıyla kızıl saçlı, sahnenin tam ortasına pervasızca uzanıvermiş uzun bacaklı bir dilbersiniz. Size bakan adamın yüzünde, kirli sakalına rağmen seçilen derin bir “Ahhh” ifadesi! Size bakan kadının boyalı dudakları, permalı saçları ve “en güzel” olmaya kendini adamışın en aciz tavrıyla kocaman açılmış ayıplayan gözleri
Barış’ın resimlerini oluşturan tüm edimler, tıpkı bu resimdeki gibi bir öykü ve öykülemeye götürür ilk olarak izleyeni. Öyküyü çözmek için, öykülemeyi deşifre etmeli. Argümanlar yetersiz kalabilir; en tanıdık gelen görüntü yabancınız oluverir bir anda.
Barış Cihanoğlu’nun resimlerini izlemek, sadece geçmişe, bilinçaltına gitmek şeklinde değil, biçimsel olarak da yüzeyden derine yapılan yorucu bir yolculuğa dönüşür kimi zaman. Özellikle kalabalık sahneleri, birbirinin üstünden tek tek ayrılarak çözümlenebilecek çok katmanlı yapıdadır. Öndeki “esas figür”ün arkasında, en az kendisi kadar hatta bazen daha fazla “gerçek” bir imaj asılıdır.
Barış’ın resimleri, Türk resim sanatı tarihindeki gerçekçilik çizgisine pek denk düşmez. Çünkü toplumcu gerçekçi eserlerin tavrı 20. yüzyıl ile ilgiliyken biçimi 19. yüzyıl burjuva gerçekçiliği ile sınırlı kalmıştır ve bu saplantıdan kurtulabilen az sayıda sanatçı vardır. Barış’ın yaptığı gibi, 19. yüzyıl ustalarının figürde keşfettikleri yeni açılımların heyecanlarını da taşıyarak biçimde yeni arayışlara gitmek ise, dekadansa karşı sağlam bir tavırdır. Güçlü desen anlayışı üzerine oturttuğu kendine özgü renklerinin doğaldan oldukça uzak olmasına karşın onun resimlerini olabildiğince gerçekçi kılan, hissettirdikleridir. Tek başına bir karikatür karakterinden öteye gidemeyecek olan koca kafalı adam ile başı önünde, biri “doğal” olana en yakın renkleri, diğeri karanlık mavi yüzü ile iki insan aynı resimde yer alabilir örneğin. Renkler, hüznün acısını, aldırmazlığı, korkuyu ya da mutluluğu yansıtmak için öyledir. Abartılı hayatların küçük karakterli insanları mutlaka çok renklidir. En kötü olan en koyu renkte olabilir ya da en ikiyüzlüsü bir şarlatana benzeyebilir. Bunlarla birlikte ressamın kurguladığına yaklaşmak için mutlaka, biçimin renkle uyumunu gözeten bir bakışla her resmi kendi sınırları içinde değerlendirmek gerekir.
Resimlerin perspektife aldırmazlığı hayrete düşürür bizleri kimi zaman. Olayların kuruluşundaki kendinden emin keyfiyet, figürlerin sarmal hallerini açıklayabilir. Mekan da bu doğrultuda yeniden anlam kazanır. Dört duvarla sınırlanmasına gerek yoktur oranın sıcak bir evin bilmem kaç metrekarelik odası olduğunu bilmemiz için. Çoğunlukla neresi olduğunu sezmemiz için mekana dair atribüler yerleştirmiştir ressam. Farklı açılardan gösterilmiş ve farklı büyüklükteki figürler de alışılmış mekan algısını bozacak biçimde yerleştirilmiştir.
Elif Dastarlı